Ana içeriğe atla

Başarı İçin Beyninizi, Kendinizi İyi Kullanın

Bilgi istiflemekle onu kullanmak arasında fark var...



Günümüzde istemli istemsiz bilgi toplamakla, beynimizi bir yığın bilgiyle doldurmakla o kadar meşgulüz ki onlarla ne yapacağımızı düşünmeye ve düzenlemeye vakit kalmıyor.

Ünlü düşünür ve guruların “ne kadar bildiğin değil, bildiğinle ne yaptığın önemlidir” deyişleri beynimizi iyi kullanmak konusunda bizi ha bire dürtüyor.

Bu konularda bulduklarımızı hevesi heyecanla okuyup öğreniyoruz. Daaaa…
Kaçımız o öğrendiklerimizi gerçekten uyguluyoruz?

Bu yazıda hem kişisel hem de iş yaşantımızın performansını arttırmaya yarayacak, beynimizi etkin kullanmaya yardımcı olabilecek bazı pratik öneriler var. Buyurun hayrını görün;

1- Canlandırın

Yeni bir şey öğrenirken, beceri kazanmaya- hedefe ulaşmaya- bir şey anlatmaya çalışırken kafanızda canlandırmaya, görselleştirmeye çalışın.

Harvard’da yapılan bir deneye müzikten, notadan anlayan iki grup alınmış. Görevleri bilinmeyen bir piyano parçasını öğrenmekmiş.

Birinci grubuna notalar ve bir klavye, ikinci gruba ise sadece notalar verilip, hayallerinde görselleştirerek çalmaları istenmiş.

Sonuç her ikisi de parçayı öğrenmişler. Üstelik ikinci grup elini piyanoya hiç dokunmadan bunu yapmış.

Einstein “görselleştirebilme gücü bilgiden önemlidir” diye boşuna dememiş.

Öneri; Yapacağınız, öğreneceğiniz her şeyi (toplantı, sunum, konuşma, araba kullanma, bitiş, varış anı vb) sanki oluyormuş gibi, görsel olarak canlandırın ve önce kafanızda yaşayın.



2- Hedeflerinize ağzınızı sıkı sıkıya kapalı tutarak ulaşın

Psikolojik testlere göre birisine hedefini anlatmak ve ondan kabul görmek beynimizi yanıltıyor, işi yaptık, amaca ulaştık sanıyor. Bu da ileriye gitmemiz için gerekli o motivasyon denen tetikleyiciyi geriye çekiyor. Yalancı tatmin hissi ile patinaja geçiyoruz.

Öneri; Hedeflerinizi kendinize saklayın. Büyüklerimiz “sakın kimseye söyleme, olmaz!” der ya işte bundanmış:)

3- Moralinizi yükseltmek için gülümseyin

Beynimiz sahiden mi mahsustan mı gülümsediğimizi anlayamazmış. Güldüğümüz anda kasların beyne götürdüğü sinyal nedeniyle otomatikman kendimizi daha iyi hissetmeye, baktığımız şeyi daha olumlu görmeye başlarmışız. Bu konuda çok ciddi deneyler, yayınlar var. Denemek lazım. Benim tüm tecrübelerim bunu doğruluyor.

Öneri; Kafanız bozulduğunda gülümseyin, kesin işe yarıyor! En azından “bağırıp, duruyordun, ne oldu, kafayı mı yedin?” derler ortam yumuşar:)

4- Duygusal acıyı anlayın ve empati kurmakta yararlanın

Yine psikolojik testlere göre fiziksel acı ile duygusal acının beynimizdeki etkisi aynı imiş. Sosyal ya da duygusal acı aynen fiziksel acı gibi gerçek ve yoğun hissediliyormuş. Duygusal yaralanmalarda da fiziksel yaralanmalarda da aynı aynı beyin ağları aktif hale geliyormuş. Beynimiz, fiziksel ve duygusal acı arasındaki ayrımı yapamıyormuş.

Öneri; Bundan sonra birbirimize duygusal olarak eza etmekle, kolunu kırıp ceza vermek arasında acı açısından fark olmadığını düşünelim ve efendi olalım. Daha iyi hisseden insanların oluşturduğu her yerden melanet değil nezaket, bereket çıkar…

5- Düşüncelerinizi kontrol ederek stres seviyenizi düşürün

O her şeye kadir zannettiğimiz beynimiz gerçek tehdit ve tehlike ile kendi yarattığımız korkuyu da ayırt edemiyormuş meğer. Yani “ha hakikaten düştün, ha düşeceğini düşünerek korktun”, fark etmiyormuş. O ikisi için de tüm stress hormonlarını salıveriyormuş. Deli olmayın, beyninizi korkak alıştırmayın ki stres seviyeniz düşsün. Korkmakla beyninizi oyalamadan işinize gücünüze bakın…

Öneri; Korktuğunuzda yapacağınız 10 saniyelik test. Adımları takip edin >

Beyninizin sol tarafında, bastığınızda beyninize korku önleyici sinyal yollayacak bir düğme olduğunu hayal edin.

1. Düğmeye sağ elinizle basıp nefesinizin farkında olun

2. Sesli sayarak 3 kez nefes alıp verin

3. Her sayı için farklı bir renk hayal edin

4. Her nefes verişte bir an duraklayın, rahatlayın

Yazının özü; Bilgi istiflemekle bilgelik arasında büyük fark var. Bildiklerimizi daha iyi şeyler için kullanmazsak işe yaramazlar hatta hasta ederler, hepimizi…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Basit ve Dinamik Disk Nedir? Birbirine Nasıl Dönüştürülür?

Sabit diskler Windows 2000 işletim sistemine kadar sadece temel disk (basic disk) olarak ayarlanabiliyordu. Temel disk en fazla 4 birincil bölüm (primary partition) veya 3 primary ve 1 genişleyebilir bölüm (extended partition) şeklinde yapılandırılabilir. Bir temel diskte sadece 1 tane extended partition oluşturulabilir ve sadece primary partitionlara işletim sistemi kurulabilir. Windows 2000 ile gelen dinamik disk teknolojisi, Windows 2000 den sonraki tüm Windowssürümlerinde kullanılabilmektedir. Dinamik disk kavramıyla bölüm (partition) kavramı yerinihacim (volume) kavramına bırakmıştır. Dinamik disklerde, temel disklerde olduğu gibi bir sınırlama yoktur. İstenildiği kadar volume oluşturabilir, temel disk istenirse dinamik hale getirebilir ve bu işlem esnasında herhangi bir veri kaybı yaşanmaz. Fakat dinamik diskler temel diske çevirildiğinde bir veri kaybı söz konusu olacaktır. Temel diskin bilgileri kayıt defterinde tutulur. Dinamik diskin bilgileri kendi üstünde tutulur.

GASoft MathOperations.msi

Parantezli ve içiçe yazılmış matematiksel işlemleri hesaplar. https://github.com/gursuasik/MathOperations

Einstein'in Rölativite Kuramına Bakış

Bu yüzyılın başlarında kuramsal fizikte altın çağ başladığı zaman, adı henüz bilim dünyasında duyulmamış bir fizikçi vardı. Bu, Annalen der Physık’in 1905 tarihli sayısında fotoelektrik olayı, Brown hareketi ve özel görelilikle ilgili ünlü üç çalışmasını birden yayınlayarak üne kavuşan Albert Einstein’dır. Onun fizikteki hayat boyu çalışmaları bilimin felsefesi ve yöntemleri üzerinde büyük etki yaptı. Einstein’ın kendisi bilimci filozoftu. Bu yüzyılın başlarında kuramsal fizikte altın çağ başladığı zaman, adı henüz bilim dünyasında duyulmamış bir fizikçi vardı. Bu, Annalen der Physık’in 1905 tarihli sayısında fotoelektrik olayı, Brown hareketi ve özel görelilikle ilgili ünlü üç çalışmasını birden yayınlayarak üne kavuşan Albert Einstein’dır. Onun fizikteki hayat boyu çalışmaları bilimin felsefesi ve yöntemleri üzerinde büyük etki yaptı. Einstein’ın kendisi bilimci filozoftu. O, hayranlık uyandırıcı bir şekilde felsefeyi kullanarak bugün modern bilimin önemli bir kısmı olan buluşlarını