Gürsu Aşık

Stephen King, gelmiş geçmiş en büyük korku ve gerilim kitaplarının yazarı ve şüphesiz ki işinin en iyilerinden. Birçok kitabı beyaz perdeye taşındı, birçoğu çizgi romana çevrildi. Kendisi aynı zamanda en üretken ve disiplinli yazarlardan biri. 1. Yaptığın şeyi sev. George R.R. Martin ve Stephen King’in beraber yaptıkları bir söyleşide Martin, King’e “Bu kadar kitabı nasıl bu kadar hızlı yazıyorsun?” sorusunu sorar. Cevap Stephen King’in disiplininde saklı. King her fırsat bulduğunda yazdığını ve yazmanın onun için bir oyun olduğunu dile getiriyor. “Bu işten para kazanmasam bedavaya da yazabilirdim.” 2. Yeni fikirler kovala. “Yeryüzündeki tüm fikirler bulundu diye düşünmeyin. Yumurta keşfedildi, sonrasında yumurtanın pişirilme yöntemleri keşfedildi. Bunun bir sınırı yok.” 3. Yaşadığın her süreci sevmeye çalış. “Roman yazmak, karanlık bir yerde kamp ateşi yakmak gibidir. Romandaki karakterler küçük odun parçalarıdır, küçük bir ateşin içerisinde hepsi bir a

Eğer beyniniz karıştırılmadıysa. O andan itibaren daha karmaşık yolları aramaya başlarız. Zihnimiz bizi olmak istediğimiz yerlerde olmamızı ve hayallerimizi gerçekleştirebilmemizi sağlayabilirken, kafamızı karıştırıp hayal kırıklığıyla pes edene kadar eziyet de edebilir. 1. Küçük Düşünmek “Yeterince büyük düşünmüyorsun. Onlarca kitap yazmayı ve yazacağım tüm eserleri düşünüyorum, sen ise blog yazını yazmamak için oyalanıyorsun.” –Alan Weiss Attığımız her adımın bizi durdurmasına izin verirsek hiçbir zaman hayatımızdaki en önemli noktaya ulaşamayız. Küçük şeyler üzerinde fazla düşünmek büyük şeyler başarmamızı engeller. Oyalanmanın düşmanı şu an. Çabuk ama sağlam bir karar ver ve ileriye zıpla. 2. Şüphelenmek “Düşünmek korkuyu yenmez, eyleminiz yener.” –W. Clement Stone Zihninizde şüpheler dolmaya başladığında korku tüm zihninize hükmeder. Harekete geçin ve korkularınızın çoğunun hayali olduğunu fark edin. Elbette cesaret isteyen kararları çok sık alamaz

İş dünyasında ve girişimcilikte başarıyı yakalamak için haftalarımızı, aylarımızı hatta yıllarımızı feda etmemiz gerektiği de sık sık söylenir oldu. Biraz pratik ve otokontrol ile yapamayacağınız şey yok. 1. 80/20 kuralını uygulayın. Pareto Prensibi, daha üretken olabilmek için nereye odaklanmamız gerektiği konusunda bize yardımcı olan evrensel bir yasa. Aldığınız sonuçların %80’i gösterdiğiniz çabanın %20’lik kısmından geliyor. Örneğin; iş dünyasında elde ettiğiniz kârın %80’ini müşterilerinizin %20’sinden kazanıyorsunuz. Bu da demek oluyor ki günlük görevlerinizin beşte dördü daha az önemli ve düşük üretkenlikte görevler. Üstte kalan %20’lik kısma odaklanmak en ideal zaman yönetimi şekli olacaktır. Bunları bitirdikten sonra kalan kısma geçin. Bir şeyi yapmadan önce kendinize o görevin hangi kısımda olduğunu sorun ve halledin. 2. Büyük görevleri, yönetilmesi daha kolay küçük parçalara ayırın. Büyük işlerle uğraşmayın; onları daha küçük, yönetilebilir parçalara bölün.

Ünlü iş kadını Anne Sweeney başarıyı hedefleyen genç kadınlara diyor ki; “Başarıyı kendinize göre tanımlayın, kendi kurallarınıza göre elde edin ve yaşamaktan gurur duyacağınız bir hayat inşa edin.” Başarılı kadınlar bugün sahip oldukları başarıyı bir günde elde etmediler. Onların bazı alışkanlıkları, hedefledikleri yerlere ulaşma konusunda onlara büyük oranda yardımcı oldu. Kendi yaşamınızda da bu iyi sonuçlara ulaşmak istiyorsanız başarılı kadınların bu alışkanlıklarını benimsemenizde fayda var. 1. Kendilerini eğitirler. Başarılı kadınlar bilginin gerçek güç olduğunu iyi bilirler. Onlar; finans, iş, pazarlama, doğa, üretim gibi pek çok önemli alanlarda bilgi sahibi olmak için zaman ayırırlar. Boş zamanlarının çoğunu öğrenerek geçirirler. 2. Hedefler belirler ve bu hedeflere ulaşmak için ellerinden gelenin en iyisini yaparlar. Başarılı kadınlar, ne kadar büyük veya küçük olursa olsun, hedeflerine ulaşmak için ellerinden geleni yaparlar. Hedef belirlemek bir kadının hayatı için

Yaşadığımız ortam, içinde bulunduğumuz şartlar bazen bizleri kötümserliğe, karamsarlığa itebiliyor. Böyle durumlarda her şeyi fazla eleştirebiliyor ve güzel şeyleri gözardı edebiliyoruz. Fakat gerçek şu ki eğer harika bir hayata sahip olmak istiyorsanız, düşünce yapınızı değiştirmeniz ve güçlendirmeniz şart. Gözlerinizi açıp etrafınızdaki güzellikleri görmeniz hisselerinizi güçlendirecektir. Ancak bu şekilde iyi bir değişim yaşayabiliriz. Etrafınızı daha iyi görebilmek, daha mutlu ve güçlü olabilmek adına 10 tavsiye. 1. Mutluluk genellikle bir seçimdir, bu yüzden akıllıca seçim yapın. Bazen hayat gelip sizi süpürmeye, yerle bir etmeye çalışır. Bu noktada eğer ayağa kalkmayı seçerseniz başkalarına ilham verebilirsiniz. Tabii yerde kalıp sürünmeye devam etmek de sizin elinizde. 2. Şikayet etmek sizi kanaatkar, boşvermiş hale getirir. Bunlar daha iyi hissetmenizi sağlayabilir, ancak durumu değiştirmek için bir şeyler yapmak gerekir. 3. Sosyal medya bir topluluktur, hayatın

Psikologlar insanların birine aşık olmasının ve hayranlık duymasının arkasındaki sebepleri araştırdı. 1. İnanılmaz derecede benziyorsanız. Geçmişten beri süregelen “karşıt kişilikler birbirini çeker” klişesine karşın araştırmalar öyle gösteriyor ki benzerlikler daha güçlü bir çekim yaratıyor. 2007 yılında yapılan bir araştırma sevgililer arasındaki benzerliklerin iki tarafın birbirlerini anlamalarına yardımcı olduğunu böylelikle hızlı bir şekilde daha güçlü bağlar kurulduğunu ortaya koydu. 2. Üç kuşak seviyesinde de bağlantılıysanız. Yazar ve psikolog Eric Berne en başarılı ilişkilerin 3 farklı kuşak seviyesinde de bağlantılı olduğunu söylüyor. a. Ebeveyn; size öğretilenler b. Çocuk; geçmiş deneyimlerinizden gelen hisleriniz c. Yetişkinlik; öğrendikleriniz Karşınızdaki kişiyle bağlantılı olduğunuz her aşama birbirinizi tamamlamanızı sağlıyor. 3. Uzun süre birbirinizin gözlerinin içine bakıyorsanız. Mass Üniversitesi’nde ikili grup halinde çalışan ve dak

Subway, dünya çapında en çok bilinen restoran zincirlerinden biri. 70.000’den fazla bayiliğiyle dünyanın en büyük fast-food zinciri olan Subway 17 yaşındaki bir genç tarafından üniversite masraflarını ödeyebilmek için kurulmuştu. 1965 yılında Fred DeLuca isimli genç, aile dostları olan Peter Buck’dan 1000 dolar borç isteyerek Subway’in temelini attı. DeLuca bu parayı Connecticut eyaletine bağlı olan Bridgeport’ta bir sandviç dükkanı açmak için kullanacaktı. O sırada doktor olmak isteyen DeLuca’nın amacı bu restoran ile tıp fakültesi masraflarını ödeyebilmekti. Şirket, başlangıçta “Pete’s Super Submarines” adını aldı. Ancak bu isim, yerel radyoya verdikleri reklamda kulağa “Pizza Marines” gibi geldiği için insanlar üzerinde farklı izlenimler bıraktığı gerekçesiyle “Pete’s Subways” olarak değiştirildi. 1968’de ise yalnızca “Subway” olarak anılmaya başlandı. Deneyimsizliği, gençliği ve küçük sermayesine karşın ilk günde tanesi 50-70 sent olan 312 sandviç satarak büyük bir başarı e