Onun gücünü seyre durduğunda sürekliliğinin esas olduğunu daha net fark ediyor insan. O boşluk sevmiyor. Ara vermiyor. Hızla dolduruyor bütün boşlukları. Tabiatın akışı durdurulamadığı gibi hayata da ara vermeye gelmiyor. Bazen önümüze çıkan o zorunlu boşlukları anlamlı eylemlerle doldurmak gerekiyor. Bu yüzden... Daha çok kitap okunmalı şimdi. Daha çok film izlemeli. Gidebilecek bir yer ve güç varsa gitmeli.
Malzemesi, arzusu ve zamanı varken daha çok üretmeli insan. Olanağı olduğu sürece daha çok içine çekmeli yaşamı. Fütürist (Gelecek Bilimci) Ufuk Tarhan'nın cevapları:
Geleceğe umutla bakalım, çünkü...
1- Fütürist kime denir?
Fütüristler, multidisipliner yaklaşımla “gelecek senaryoları üzerine düşünen ve geleceğe dair uzgörülerde (uzgörü: uzak, uzman, uzlaşmacı) yenilikçi, stratejik ve sürdürülebilir öneriler geliştiren, uygulayan kişiler, gelecekçiler, gelecek mühendisleri” olarak da tanımlanıyor. Gelecek için bol bol senaryo kurgulamak, hayaller kurmak, olumlu gelecek tasarımı yapmak ve aksiyon halinde olmak “Fütürist” olmanın ön koşulları.
Fütüristlerin ilkeleri;
* İnsanlık için olumlu, ilerici, yenilikçi vizyon geliştiren,
* Kişi, kurum ve toplumların yararlı, etkin yol haritası oluşturmalarına yardımcı olan, insanlıktan sorumlu olduğunu bilen,
* Geleceğin seyircisi değil tasarımcısı olması gerektiğinin farkında olan,
* ‘Çağdaşlık’ sözcüğünün bugünü yaşamakla sınırlı olmadığını gösteren,
* Geleceği uzgören, Dünyayı kendine, kendini dünyaya ait hisseden,
* Dünyanın örgütlenmesinde yer almak isteyen,
* Geniş kitleleri fütürizm yaklaşımı ile bu bilinç etrafında toplamanın önderlerinden olan bireydir, kurumdur.
Hayret etmek ve ötesi
2-Ekonomi kökenli ama pek çok farklı iş alanında yöneticilik yapmış bir kadınsınız. Cinsiyetin altını çiziyorum çünkü kadınların birden fazla alanda aynı anda marifet gösterebilmesi ev işlerinde sıradan bulunan bir durumken iş dünyasında hayret uyandırıyor. Tüm bu deneyimlerinizle bu "hayretin" bugününü ve geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hayreti; beklenmedik, garip bir şeyin sebep olduğu şaşkınlık, şaşırma diye açıklıyor sözlükler. İş dünyasında kadınların hele de farklı ve/veya erkeklerin kurtarılmış bölgeleri gibi addedilen ya da bizzat kadınlarca terk edilen alanlarda çalışması, “beklenmediği” için giderek dozu azalsa da hâlâ “şaşkınlıkla” karşılanıyor. Üstelik bu hayret edenler de erkeklerden çok kadınlar oluyor. Hatta daha çok kadınlar oluyor diyebiliriz. Ben bu meselelerde sorumluluğun erkeklerden daha fazla onları yetiştiren kadınlarda ya da kadınları çevreleyen diğer kadınlarda olduğuna inanıyorum.
Kadın kadına destek yok
Eğri oturup, doğru konuşursak; tıpkı başarılı olanlar kadar, kötü erkeklerin arkasında da daima bir ya da daha fazla azmettirici, “o kadının neden olduğuna dair” hayretlere düşmüş başka kadınların olduğunu gözlemliyorum. Eğri oturup, doğru konuşursak; pek öyle yırtındığımız gibi henüz kadın kadına dahi destek yok, kadın kadına dahi alışmış değiliz gerçek hayatta. O yüzden erkeklerin de hayret etmesi ne yazık ki normal!.. Ancak gelecekte kuşkusuz farkındalık, bilinç, bilgi, paylaşım düzeyi arttıkça, yayıldıkça tüm bunları geride bırakacağız. Buna tüm kalbimle inanıyor ve öyle olsun diye hem Fütüristler Derneğinde hem KAGIDER’de canla başla çalışıyorum. Çünkü asıl olan cinsiyet, ırk, millet, iş, yaş vb. değil, salt “insan ve onu çevreleyen evren saygısı, sevgisi”…
3-Yaşadığımız gergin günler ve teknolojinin kirli bilgiyi yayma hızı toplumsal bir güvensizlik ve dolayısıyla bir depresyon yaratıyor. Teknolojiden önce insanlar daha mı mutluydu? Yoksa "yeni olanakları" yanlış mı algıladık?
Dünya, insanlık sürekli değişiyor, dönüşüyor. Hep bir devinim içindeyiz. Doğal olarak yaptıklarımız, duygularımız da sürekli evrim geçiriyor. Her bir dönemden bir başkasına geçerken bu tip sorgulamalar yapılıyor. Her yeni teknoloji ile nostaljik özlemlere, kötüye gidiyoruz korkusuna kapılıyoruz. Antik Hitit yazıtlarında da baksak eskiye öykünme, yeni olandan sızlanma, nesil farklarıyla ilgili çatışmaları anlatan ifadeler olduğunu görürüz. İnsanlık hiçbir zaman tam mutluluk içinde olmamış, olamıyor. Çünkü sürekli “varlığının anlamını, amacını” sorguluyor. Nerden geldik, nereye gidiyoruz? Bunu bilmiyoruz. Doğum ve ölüm arasında “hayat” dediğimiz “neden, nasıl olduğunu henüz keşfedemediğimiz” bir debdebe yaşıyoruz. Hem de hiç ölmeyecekmişiz gibi. Dolayısı ile hep bir arayış içindeyiz. Bunun teknoloji ile ya da bir şeyleri yanlış algılamak ile alakası olduğunu düşünmüyorum. Biz sadece daha çok öğrendikçe asıl büyük sırla ilgili hiçbir şey bilmediğimizi fark edip, huzursuzlanıp, huysuzlaşıyoruz. Daha büyük anlamlar yüklememek lazım. Akışta kalmaya, zamanın ruhuna göre akmaya çalışmak yeter kanaatindeyim…
4- Terörün tüm dünyayı kaygıya buladığı şu günlerde yaşamı normalleştirecek önemli güçlerden biri de futbol gibi görünüyor. Takım tutuyor musunuz bilmiyorum ama paraya bu kadar bulanmış bir futbolun geleceği nedir sizce?
Takım tutmuyorum. Eş durumundan Fenerbahçe’yi tutarmış gibi yapıyorum Futbol ya da diğer tüm oyunlar, sporlar aslında hayatın çeşitli alanlarının ve durumlarının simülasyonu. Yaşamın yansıması. Dünyada paraya bulanmamış hiçbir şey kalmadığına göre futbolun da bulanmış olması anormal değil. Hayatın genel anlamda nasıl sürmesini tercih edersek, futbol da o şekilde gelişecek, dönüşecektir. Toplum temizlenirse, futbol da temizlenir. Bunlar birbirlerinden kopuk ya da bağımsız yapılar değil. Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan durumu her katmanda ve her şey için geçerli aslında.
5-"Gelecek güzel gelecek" sloganınız gelecek bilimci kimliğinizle birleşince tartışmasız bir umut veriyor bana. Sahi gelecek nasıl görünüyor?
Fevkalade görünüyor. Çünkü öyle görmek istiyorum. Öyle olsun diye çalışıyorum, çalışırsak başarabileceğimize yürekten inanıyorum. Yapamazsak zaten fazla bir seçenek yok! Birbirimizi, dünyayı yok ederiz. Oysa ben de pek çok iyi, akıllı insan gibi, öz değerlerimize döndüğümüz, sadeleştiğimiz, yalınlaştığımız ve saygının, sevginin asıl birleştirici olduğu bir dünya hayal ediyorum. Bunu başarabileceğimize inanıyorum. Neden olmasın?
Yorumlar
Yorum Gönder